Eylül ayı da geldi... Havada o hüzünlü, bir o kadar da taze sonbahar kokusu. İçimizde, ne olduğu tam da belli olmayan, tatlı bir sızı. Alpay'ın o eşsiz sesiyle dilimize dolanan "Eylülde gel, eylülde gel" sözleri, bir dilek, bir bekleyiş ve kalbimizin derinliklerinde saklı bir umudu anlatır. Belki de birini, belki de kendimizi bekliyoruz. Hani o yaz sıcağında, bir türlü başlayamadığımız, kendimizi bulamadığımız anlar var ya, işte şimdi tam zamanı.
Eylül, doğanın en büyük vedası ve en görkemli başlangıcı. Yapraklar sarıya, turuncuya boyanırken aslında bize hayatın döngüsünü, vedaların ardından gelen yeni başlangıçları fısıldıyor.
Bülent Ortaçgil'in o dokunaklı şarkısı "Eylül Akşamı" ise bambaşka bir hikaye anlatır. "Onca yıl sen burada, onca yıl ben burada, yollarımız hiç kesişmemiş, şu Eylül akşamı dışında..." derken, aslında raslantıların ne kadar az, ne kadar özel ve ne kadar kıymetli olabileceğini vurgular. Şarkıda geçen "Eylül akşamı dışında" ifadesi, bu karşılaşmanın rastgele değil, sanki tek olasılık olduğu bir anı işaret eder. Hayatın bütün karmaşası ve döngüselliği içinde, yolların kesişebileceği tek bir an vardır ve o an, bir Eylül akşamıdır.
Siz de bu konu hakkındaki düşüncelerinizi bizimle paylaşmak ister misiniz? Yorum bölümümüz, fikir alışverişinde bulunabileceğiniz, sorular sorabileceğiniz ve farklı bakış açılarını keşfedebileceğiniz bir platform.
Yorumlarınız, içeriğimizi zenginleştirdiği gibi, diğer okuyucular için de değerli bir kaynak oluşturuyor. Katkılarınızla birlikte daha dinamik ve etkileşimli bir topluluk oluşturacağımıza inanıyorum.
Düşüncelerinizi duymak için sabırsızlanıyorum!